Yeniden Artistanbul ve Pardus ile yollarımız kesişirken, ben de 30 yıllık bir arkadaşım ile yeniden buluştum. Bu sefer ortak değildik ama o benim patronumdu.

Evet, evet patrondan bahsediyorum. Artistanbul’un patronu hani; Ali Işıngör. Kendisiyle, ben 12 o 14 yaşındayken İtalyan Lisesi’nde tanıştık. O dönemlerde inekler ineklerle, havalılar da havalılarla arkadaşlık ederdi. İlginç bir şekilde hem Ali hem de ben, her iki cenahta da kabul görürdük. Daha o yıllardan multi-task yapımız şekillenmiş meğersem… Satranç kulübü, bilgisayar kulübü, henüz kurulmakta olan Galatasaray Üniversitesi’nin Ortaköy binasındaki bilgisayar odasından çıkan Mavi Dergisi derken, üniversite yıllarında yollarımız ayrıldı. Ben İzmir’e ilk üniversitemi okumaya gittim. Önce Ege Üniversitesi’nde Matbaacılık okudum. Ardından Eskişehir Anadolu Üniversitesi Basın Yayın Bölümü’nü bitirdim.

İki üniversite bitirmiş ve 2,5 dil (İtalyanca 1, İngilizce 2, Latince 0,5) bilen süper donanımlı bir genç olarak TRT İstanbul Haber ve NTV Dış Haberler’de stajlarımı tamamladım. Maaş almaya başlamam için 2 yıl daha sadece kahve makinesi kartı ve servis olanağından faydalanma ayrıcalığı ile devam etmem gerektiğini söylediklerinde tüm idealist gazetecilik söylemlerimden vazgeçip, sevinç naraları atarak kapitalizmin beşiği reklam ve halkla ilişkiler sektörüne koştum. Gerçi bu kararımda, Reha Muhtar nasıl Atina’dan bildiriyorduysa ben de dış haberlerde çalışarak Roma’dan bildireceğimi sanıyorken, dış haberler servisinde gazeteciliğin ajanstan gelen haberleri çevirmekten ibaret olduğunu görmem de etkili oldu. Ne kadar da naif oluyor insan gençken…

Ve yıllar yılları kovalar…

İletişim Danışmanlığı’nda bir 10 yılı geride bıraktığım sıralarda, Ogilvy’de müşteri direktörü olarak işe başlamamla birlikte, TÜBİTAK Pardus Projesi ile tanıştım. Geçtiğimiz 10 yıl boyunca hep çok uluslu şirketlerle çalışmış olmamdan ötürü, yerli ve milli bir kurumun ve ülkeme katkısı olacak bir projenin tanıtımı için çalışıyor olmak bana gurur verdi. Pardus Projesi’nin basın ilişkilerini Ogilvy bünyesinde ben yönetirken, topluluk yönetimini ise Ali Işıngör ve firması Artistanbul yapmaktaydı. Pardus Projesi’nde birlikte birçok başarılara imza attık. İşte yeniden buluşmuştuk.

PR itibarsızlaşırken teknolojinin alıp yürümesi

Herhangi bir meslek grubunda, sektörel standartları belirleyecek kurumsallaşma sağlanamadığında ve etik kodlara uyulmadığında yozlaşma ve kalite yitimi kaçınılmazdır. Maalesef ülkemizde çok az sektör, mesleki standartlarını belirleyip toplam kaliteyi hedefleyen ölçülebilir kodlar oluşturuyor.

Ali ile yeniden buluştuktan bir yıl sonra küçük ortak olarak Artistanbul’da işe başladım. Gölge patron Özlem Işıngör ve ben iletişim danışmanlığı hizmetlerini gerçekleştirirken, Ali ise şirketin teknoloji bacağını geliştirmekteydi. PR sektörü, kurumlarda çalışmaktan bıkan bireysel iletişimcilerin tek kişilik şirketler kurup, giderek azalan hizmet bedelleriyle firmaların tanıtımlarını yapacağı vaatleriyle kalitesini ve saygınlığını yitirirken, teknoloji sektörü ise girişimcilerinin özveriyle oluşturduğu ölçülebilir standartları ve toplulukları kapsayan mesleki anlayışları ile hak ettiği yere yükselmekteydi. Daha o günlerden Ali’nin tüm mesleki platformlara yazdığı yazılar, iş süreçlerinde yaşadığı deneyimleri gençlerle paylaşmak için hazırladığı bloglar, vb. ile üretim yaptığı sektörü geliştirmek adına ne çok çaba gösterdiğini fark ediyordum. Bu ne yazık ki PR sektörünün kaçırdığı bir fırsat oldu. Böylece Özlem ve benim işlerimiz giderek katma değerini yitirirken, Ali’nin özenli işleri sayesinde Artistanbul özgür yazılım odaklı bir teknoloji firmasına evrildi. Özlem emekli oldu; ben ise ortaklıktan dostça ayrılarak, sağlık ve teknoloji sektörlerinde giderek daralan bir şekilde iletişim yapmayı sürdürdüm.

Yine yeni yeniden Pardus ve Artistanbul

Topluluk süreçleri için yeniden Pardus ile çalışmaya başlayan Artistanbul, daha önceki tecrübe ve başarılarımıza dayanarak, projede benim de olmamı uygun gördü. Ben de tıpkı 10 yıl önce olduğu gibi heves ve gururla kabul ettim.

Artistanbul gibi büyük ve güzel işlere imza atmış bir firmada, Ali gibi işini özen ve özveri ile yapan bir patron ve dostla, yaşlarından büyük işler başaran zehir gibi gençlerle, TÜBİTAK gibi ülkemin geleceğini yazan bir kurumla ve sonuna kadar inandığım ulusal bir proje olan Pardus ile yeniden çalışmaktan dolayı çok mutluyum. Hepimiz zaman zaman “Ay, her yaptığımız iş için de blog mu yazacağız!” diye isyan etsek de, Ali’nin bu konudaki eli sopalı ısrarcılığının bir sektörün geleceğini ve saygınlığını nasıl olumlu etkilediğini bilmek, beni motive ediyor.

İşte yine birlikteyiz; yine birlikte gelişeceğiz, hep birlikte başarılara imza atacağız, yaratacağız, durmayacağız.